Friday, July 03, 2009

Mutlu tesadufler ve Serendipity

Bugun uzun uzun dusundu, rastlantilar uzerine...hep bir bicimde rastlantilarin oylesine oluverdiklerini, yasamina giren insanlarin oylesine giriverdiklerini dusunurken, ve kaderden kismetten gittikce uzaklasmisken, bir masal okudu bir gun, senin bu yaziyi okudugun andan cok cok onceleri, hatta onun bu yaziyi yazdigi andan daha da onceleri...Serendip ulkesinin 3 prensi...bir iran masali, simdi Sri Lanka diye bildigimiz, pers dilinde Serendip diye soylenegelen bir ulkede...Masallarla buyulendigini bilenler, ilerlemis yasina ragmen bir masali defalarca okuduguna anlam veremezler, hala durup durup masal kitaplari aldigina da. Ama iste masal tutkunu bu, usenmeden Andersen'in evine bile gitmis zamaninda, kendisine masal anlatan herkesi sevmeye hazir, saatlerce masal anlatmaya pek hevesli.

Bir zamanlar, cok uzaklarda, serendippo diye bir ulkede, cok guclu bir kral yasarmis Giaffer adinda. Uc oglu varmis kralin, varmis da onlarin gelecekleri ve egitimleri icin pek endiselenirmis. Iyi bir baba oldugu icin, onlari prenslere layik erdemlerle yetistirmek istermis. En guzel hocalari tutarmis ogullarini egitmek icin ogullarina en iyi sanat ve bilim egitimini vermek icin. Yaparmis da hala onlarin yeterince pismediklerini dusunurmus, tacini devredecekmis ne de olsa ilerde, buna layik olmalari gerekirmis. Prens olmanin verdigi ayricaliklardan yararlanan bu 3 genci uzaklara gondermeye karar vermis birgun, gercek yasamdan alacaklari dersleri dusunerek.

Prensler az gitmisler uz gutmisler ve develerinden biri kaybolan bir tuccarla karsilasivermisler. Tuccar prenslere deveyi gorup gormediklerini sormus ve prensler de yoldan bir deve gectigine dair izleri gorduklerini soylemisler. Hemen tuccara devenin topal, bir disi kayip ve bir bacaginin topal olup olmadigini sormuslar. Tuccar deveyi gormedikleri halde onu bu kadar iyi tarif edebilen prensleri hirsizlikla suclamis ve onlari cezalandirilmalari icin Berama imparatorunun karsisina cikarmis. Berama onlara nasil olur da daha once hic gormedikleri bir devenin bu kadar detayli tasvirini yapabildiklerini sormus. Prensler kucuk ipuclarindan yola cikarak deveyi tasvir edebildiklerini soylemisler. Bir yolun sadece bir tarafinda cimenlerin daha az yesil oldugunu gormuslerdir ornegin, devenin diger tarafa bakan gozu kor olmali diye dusunmusler. Yenilen cimendeki topaklari gorunce, devenin bir disinin eksik olduguna karar vermisler. Yol izleri sadece 3 ayagin izlerini ve bir digerinin cekilmis izini gosterince, hayvanin topal oldugu sonucunu cikarmislar. O anda bir gezgin girmis saraya, deveyi buldugunu mujdeleyerek. Beramo uc prensi azad etmis ve onlari danismani yapmis masalin sonunda.

Iste bu masal, Horace Walpole tarafindan ortaya atilan "serendipity" kelimesinin kaynagini olusturur. Serendipity baska birsey ararken kazara ya da tesadufen buldugumuz ya da karsilastigimiz seyleri tanimlar. Sozcuk ayni zamanda Ingilizceden baska dillere cevirilmesi en zor sozcukmus. Yildirim Turker sozcuge Turkce'de "serendipce" demis ve sozcugu aramazken bulunan, mutlu tesaduf olarak cevirmis.

Biz de simdi yasamimizda baska seyler ararken karsimiza cikan mutlu tesadufleri dusunelim. Hayatimiza giren sevgilileri, arkadaslari, yasadigimiz mekanlari, okudugumuz kitaplari, dinledigimiz muzikleri...