Tuesday, February 28, 2006

Friday, February 24, 2006

Gülüşün ve Unutuşun Kitabı

"Gelecek kimsenin umurunda olmayan, ilgisiz bir boşluktur, geçmiş ise yaşam doludur, kızdırır, başkaldırtır, yaralar, o kadar ki, bu yüzden onu yok etmek ya da yeniden yaratmak isteriz. Geleceğe egemen olmak istenilmesinin nedeni, geçmişi değiştirecek güce sahip olmaktan başka bir şey değildir. Fotoğraf stüdyolarına girerek fotoğrafları rötuş edebilmek ve yaşamöyküleriyle tarihi yeniden yazabilmek içindir tüm kavgalar. "
Milan Kundera

Friday, February 17, 2006

Nutella=Zevk Nesnesi

Ne yapsam, nasıl yazsam, ona saygısızlık etmesem, ne eksik ne fazla anlatsam, doğru sözcüklerle tam da olduğu gibi. Şimdi akşam yorgun argın eve gidiyorsunuz efendim, karnınız fena acıkmış, kan şekeriniz düşmüş, o yorgunlukla hiçbirşey hazırlamak istemiyorsunuz, tam tv nin karşısına yığılmak üzereyken orda tam karşıda birşey size gülümsüyor, gülümsemeken öte göz kırpıyor, hatta daha da ötesi sizi ayartmaya çalışıyor. Siz bakmamaya çalıştıkça, ona dokunma ihtiyacı korkunç bir gerilime dönüşüyor, bilinmeyen bir güç sizi esir almış, ona doğru yönlendiriyor, elinizi uzatıyorunuz, yuvarlak hatlarını hissediyorsunuz önce avuçlarınızda , sonra usulca kapağını açıp önce içindeki o eşsiz çikolata kokusunu derin derin içinize çekiyorsunuz. Evet bişte NUTELLA tüm cazibesi, çekiciliği ve davetkarlığıyla avuçlarınızda, bir köle gibi hizmetinizde, tüm albenisini gözlerinizden, burnunuzdan ve ağzınızdan bütün bedeninize yaymaya hazır. Sonrasi bir esrime hali, bir kendinden geçiş. Abarttım mı? Nutella sevenler bilirler, az bile. Nutela kadınların periyot sendromlarına çare midir? Depresyondan uzak tutar mı? Sinirleri rahatlatır mı? Uyuşturur mu? Bilemem, tek bildiğim bunların üzerinde çok düşünmediğim, nutella kaşıklarken aslında hiçbirşey düşünmek istemediğim, birden kavanozu yarıladığımı farkettiğim. Elbette bu zevk anları biraz kiloyla bünyeyi şişirmekte, ama 3’ün 5’in hesabı yapılmaz değil mi efendim? Unutmadan en güzeli yanınızda sevdiceğiniz, güzel bir Pazar kahvaltısı sonunda nutellayı kaşıklamak, her türlü serotonin hormonu salgılanıyor, emin olunuz

Afiyetler, şekerler, bol nutellalı günler.

Not: Burdan eve her Nutella alışımda bana küfreden ve vücuda alınacak 3-5 gramın-gramcığın hesabını yapan ev arkadaşımı protesto ediyorum.

Tuesday, February 07, 2006

Kalıpların ötesi...

Her insan hayatı kendine göre algılar. Her insanın işine bakışı kendine göre değişir. Tecrübe edilmemiş şeylerle dolu bir hayat yaşamak gerekir, kaderi değiştirmek için. Ezberledikçe kendini tüketmeye başladığını hissettiğin anlar olur. Gözün kapalı yapıyorsun, bir heyecan kalmıyor.

Mısırlı Ahmet

(Şubat, 2005 Roll)

Monday, February 06, 2006

bir göç öyküsü, nazan öncel

-gidelim buraladan
yükleyin ne varsa gönlüme demlensin....

-sen beni öldürüyorsun
ne kadar kaçsam kendimden bi o kadar yakalanırdım...

-aşk olmalı
delidir melidir, ne yapsa yeridir, kalbimdir...

-bir şarkı tut
bir şarkı tut benimdir, yalnızlık yalnızlıktır...

-ağlama gönlüm
bir ben miyim bu kadar az, bu yoksulluktur...

-nazlı ay
ah gücüme gidiyor, yalnızlığım böyle...

-göç
gel odalarıma, gir uykularıma...

-işiniz gücünüz yok mu yani
zaaflarınız, kayıplarınız...

-çocuk kalbim
gençliğim de orda saklı, ah ne var ki inanmıyor...

-vesaire
vesaire, vesaire.

Ne dinliyorum

Nick Drake-Five Leaves Left: Sonbahar geçeli çok oldu, ama bir sonraki sonbahar için Nick Drake albumunünde yerimi ayırttım şimdiden. Nick Drake'in sesi rüzgarla geliyor bana doğru, saçlarımın arasından geçip kulaklarıma yavaştan fısıldıyor. Mutlu mu oluyorum, üzülüyor muyum, kestirmek güç. Bir garip bilinmezlik, işte hepsi birden Nick Drake.

Garden State-Soundtrack: Eternal Sunshine of the Spotless Mind'dan sonra işte beni benden alan bir film daha. Ve hepsinden öte film müzikleri, ince ince işlenmiş film boyunca, dinledikçe filmdeki tüm duyguları yeniden yaşıyorsunuz. Zach Braff'a ne demeli, nasıl teşekkür etmeli? En güzeli uzanıp yatağa, boş boş tavana dikip gözleri, başka bir şeyle meşgül olmadan albümü dinlemek saatlerce.

Elizabeth Town-Soundtrack: Uzun bir yolculukta yanınıza bir albüm almak isterseniz en güzel yol şarkıları, Elizabeth Town soundtrack'inde. Bir eve dönüş öyküsü.

Cafe Del Mar: Cafe Del Mar Chill out parçalarından oluşan albümler serisi. Chill out rahatlama gevşeme anlamında, müzikler de bu amaca kusursuzca hizmet ediyor. Günbatımı eşliğinde yorgun zihinleri dinlendirme amaçlı, Cafe Del Mar serisi tavsiye edilir.

Neutral Milk Hotel-In the Aeroplane Over the Sea: Yorumsuz.

Thursday, February 02, 2006

Ayartma, Nadine Gordimer

"Çekip gidelim bir başka ülkeye...
Gerisi kolay
Yeter ki evet de."

William Plomer

"Ayartma" Nadine Gordimer'in okuduğum ilk kitabı, 1991 nobel ödüllü. Genelde hakkında çok şey okuduktan sonra aldığım kitapların aksine, kitabı rafta görüp kapağından etkilenip elime almış olmalıyım. Bir zenci erkekle beyaz bir kadının birbirlerine sarılmış halleri, şehvetli ve gizemli. Kitabın adına ve kapağına bakıp etkilenmişim, iyi ki de almışım, kaffee haus'ta 6 saat bir yandan kahvemi yudumlayıp, bir yandan cheese cake dilimlerini ağzımda eritirken büyük bir keyifle okudum, kopamadım. Bir ara kafee haus un gri kedisi yanıma geldi, esnedi, kafamı her kaldırdığımda karsımda hep baskaları oturuyordu. İstiklal'de Tünel taraflarında başka başka insanlar yürüyorlardı, kimi aylaklık yapiyor kimi hızlı hızlı bir yerlere yetişmeye çalışıyordu.

Ayartma'nın orjinal adı p"ick up." Kitabın arka kapağında pickup "gelip geçici bir ilişki adına tavlanan kişi" anlamına geliyormuş İngilizce'de, Türkçe'de ise tam karşılığı bulunmuyor. "Manita, aftos, zamazingo gibi anlama oldukça yaklaşan sözcükler varsa da, bunların hepsi kadın için kullanılan tanımlar. Oysa kitaptaki The pickup, bir erkek. Bu nedenle romanın özüne uygun geleceğini düşünerek Ayartma adını yeğledik" diyor kitabın arka kapağında. Kitap elbette basit bir ayartma ayartılma hadisesi değil. Aslında gitmek, kalmak, bağlanmak, sahiplenmek, ait olmak, bilememek kitabı anlatan eylemlerden bir kaçı. Kitap temel olarak Güney Afrikalı beyaz, zengin, zenginliğindfen ve bir türli ait olamdaığı zengin ve soylu ailesinden utanan, 30lu yaşlarda bir kadının doğuda adı hiç açıklanmayan, çöl kenarında müslüman bir ülkeden gelen zenci bir erkeği ayartma ekseninde geçiyor, aslında kim kimi ayartıyor çok belli değil. Tüm bunların geri planında farklı ırklar, aile bağları, aidiyet, dinler diller ve kültürler sınıflar ve çelişkiler, çekişmeler bulunuyor. Bu karmaşık düzlemde aşk da en karmaşık haliyle yer alıyor elbette.

Özetle, "ayartma" ısrarla tavsiye edilir.