Monday, October 19, 2009

Anadolu'nun Kayıp Şarkıları

Derler ki Anadolu yunancada dogu anlamina gelen "anatole" sozcugunden turemis. Insanlarin yerlesip tarim ve hayvancilikla ugrastigi ilk yerlerden biriymis Neolitik zamanlarda. Catalhoyuk, Cayonu, Hacilar bilinen en eski tarim kasabalarindanmis. Akadyalar gitmis, Hititliler gelmis, onlar gitmis Achaemenid'ler gelmis. Zaman su gibi akip gecmis, Frigyalilar. Lidyalilar, Ermeniler, Farsiler, Ionlular, Asurlular, Frigyalilar, Karyalilar, Finikeliler, Museviler gelmis gecmis, Roma imparatorlugu hukum surmus. Sonra Bizanslilar varmis, Selcuklular, Osmanlilar. Cerkezler, Turkler, Kurtler ve Suryaniler ve daha daha da bircoklari...Anadoluda sevinmis insanlar, uzulmus, yas tutmus, kutlamis, konusmus, aglasmis, dansetmis. Muzik farkli ritm ve seslerle Anadolu insanina yuzyillarca eslik etmis. Muzik saklanmis, kesfedilmis, soyu tukenmis, yeniden dogmus, evrilmis...

Calismalarina 2002 yilinda baslanan "Anadolunun Kayip Sarkilari" belgeseli icin Anadolu karis karis gezilmis, 350 saatten fazla cekim yapilmis, toplam 40,000 km yol kat edilmis. 121 ayri mekanda yapilan cekimlerin montaji 4 yil surmus, muziklerin duzenlemesi ise 3 yil. Iste bu zahmetli cabanin sonucu bu harika belgesel ortaya cikmis.

Ilgilenenler belgeselin websitesine buradan ulasilabilir.

Tuesday, October 13, 2009

Monday, October 12, 2009

Evelyn Glennie ve duymak uzerine

Eger sadece kulaklarimizla duydugumuzu dusunuyorsaniz, yaniliyorsunuz dostlar. Yalnizca gozlerimizle gormedigimiz ya da tenimizle hissetmedigimiz gibi. Dunyayi algilamamiz bu 5 duyunun herhangi birinin tekelinde degil neyse ki. Bunu dun gittigim Evelyn Glennie ve Sao Paulo orkestrasi konserinde bizzat yasamis oldum. Orkestranin ikinci parcasina dunyaca unlu solo percussionist Evelyn Glennie eslik etti, bize de unutamayacagimiz bir yarim saat yasatti. Ben hipnoz olmus gibi sahnedeki percusyon aletlerini calan muhtesem bir kadina odaklandim. Kendisinin isitme kaybi oldugunu "duymus" ama inanmamistim. Bu konuyu konser afislerinde dile getirmese de, Evelyn Glennie ses titresimleriyle duymayi kucuk yaslarda ogrendigini bir belgeselde anlatiyor. Cevirebildigim kadariyla iste Glennie'nin yazisindan bir parca:

"Duymak en basit anlamiyla dokunmanin ozel bir durumudur aslinda. Ses, kulaklarin alip elektrik sinyallerine cevirdigi ve daha sonra beyin tarafindan yorumlandigi bir titresimdir. Bunu yalnizca isitme duyusu degil, dokunma duyusu da yapabilir. Eger bir yol kenarinda duruyor olsaniz ve buyuk bir kamyon yaninizdan gecse, bunu isiterek mi titresimi hissederek mi algilarsiniz? Yanit aslinda her ikisi de. Cok dusuk frekanslartaki titresimlerde, kulak verimsiz calisir ve bedenin geri kalan kisimlari bu gorevi ustlenir. Kimi sepeplerden oturu biz bir sesi duymak ve bir titresimi hissetmek arasinda bir ayrim yapariz. Aslinda gercekte bunlar ayni seylerdir. Italyancada bu ayrimin olmamasi ilginctir. "Sentire" sozcugu duymak anlamina gelir ve bu sozcugun rexlexive bicimi "sentirsi" hissetmek anlamina gelir. Sagirlik yalnizca kulaklarinizda bir yanlislik oldugu anlamina gelir, isitemeyeceginiz anlamina degil. Tamamiyle sagir olan biri bile hala sesleri duyabilir ya da hissedebilir. " (Kaynak)

Bu yaziyi cevirirken, Turkce'nin ne muhterem bir dil oldugunu bir kez daha kavradim. Ingilizcesi "hear" olan sozcuk turkceye hem isitme hem de duyma olarak ceviriliyor. Duymak ayni zamanda sezmek, fark etmek ve hissetmek anlamina da geliyor.

Evelyn Glennie'nin perkusyona getirdigi olaganustu yorumu Touch the Sound belgeseline de konu olmus. Solo perkusyonist kariyerinin yanisira, kendisi dunyaca unlu muzisyenlerle isbirligi de yapiyor, bunlardan biri elbette diger olanustu kadin muzisyen, Bjork.

Simdi sizi Evelyn Glennie'nin TED'de yaptigi sunumla basbasa birakayim. Diger performanslarini da youtube dan izleyebilirsiniz. Keyifli duymalar...



Thursday, October 08, 2009

The Doors---People are strange

Sevgili tuhaf, garip, acayip, enteresan blog okuru...Biri sana tuhafsin dese eyvallah kardes deyip iltifat hanene bir cizik mi atarsin yoksa bu farklilik hali canini mi sikar? En son ucubeler hakkinda yazdigim yazidan sonra bu hafta karsima birden The Doors'un People are Strange parcasinin cikmasi ne "tuhaf" bir rastlantidir. Insanin yalnizligini en iyi anlatan parcalardan biridir ki yabanci bir ulkeye yeni yerlesmis gurbetci vatandasin yabancilasmis hucrelerine hizla nufuz eder.

Adini Aldoux Houxley'in The Doors of Perception (Alginin Kapilari) adli ucmus kitabindan almis zamaninda The Doors grubu. Houxley bir miktar meskalin sonrasi acilan algi ve bilinc kapilari esliginde yazar kitabi. Houxley kitaba unlu sair William Blake'in bir sozuyle baslar. Eger algi kapilari temizlenebilseydi, hersey insana oldugu gibi sonsuz gorunurdu der Blake. Biz buyudukce, egitilen, sekilden sekile sokulan algilarimizla dunyayi hep ayni bicimde algilayaduralim, bazi insanlar kapilari az da olsa temizleyebildikleri icin, farkli oluverirler, tuhaf olarak cezalandirilirlar. Iste bu sarki tum bu tuhaf insanlara The Doors'tan geliyor sayin siradan okuyucu. People are Strange...


Tuesday, October 06, 2009

Leonard Cohen-The Letters

Olmeden once kimin kulaklarina fisildayarak sarki soylemesini isterdin diye sorsaniz, hic dusunmeden Leonard Cohen derdim sayin okuyucu. Simdi bu kasvetli ve yagmurlu bir Ames gununde Cohen'den The Letters'in dinliyorsam bir sebebi vardir. Yakilan, gonderilmeyen mektuplar degil de sarkinin melodisidir beni huzunlendiren. Bir de Leonard Cohen'in muhtesem sesi.