Sunday, November 30, 2008
Insan nasil olebilir, yasamak bu kadar guzelken
Söyle sevda içinde türkümüzü
Aç bembeyaz bir yelken
Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu kadar güzelken?
İnsan dallarla, bulutlarla bir,
Aynı mavilikten gelmiştir
İnsan nasıl ölebilir
Yaşamak bu kadar güzelken?
Fazil Husnu Daglarca'nin cocuklugumdan beri zihnimde yankilanip duran bu unutulmaz dizeleri... Ezbere yatkin olmayan bellegim, bir bicimde bu dizeleri yineler durur, en cok da umutsuz oldugum anlarda. Umutsuz olmak icin pek cok neden var, bilirsin...en son Virgina'da universite katliamina bu kadar uzulmus, o siralar dinledigim Blonde Redhead albumunu bir daha dinleyemez olmustum. Acidan kacmanin en kolay yolu, o siralar dinlenilen muziklerin rafa kaldirilmasidir sanirim...bir de esyalarin atilmasi, resimlerin yakilmasi. Simdi yine gectigimiz gunlerde Bombai'deki saldiri ve olen onca insan, rastladigim birkac resim o umutsuzlugu geri getirmis durumda. Kendi kendime yasadigim bireysel mutluluklar ya da mutsuzluklar bir trajedilerin yaninda onemsiz kaliveriyor...bir yandan da son gunlerde surekli dinledigim, guzel kis albumunu, Isobel Cambell ve Mark Lanegan'in Ballad of the Broken Seas'ini bir kenara birakmak istemiyorum.
Fazil Husnu, yasam bu kadar guzelken olmenin anlamsizligini belirtse de, bir yerlerde birileri oluyor, her olum erken olum oluyor...bir yandan da yasam tum bunlara hic aldirmadan devam ediyor.
Aç bembeyaz bir yelken
Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu kadar güzelken?
İnsan dallarla, bulutlarla bir,
Aynı mavilikten gelmiştir
İnsan nasıl ölebilir
Yaşamak bu kadar güzelken?
Fazil Husnu Daglarca'nin cocuklugumdan beri zihnimde yankilanip duran bu unutulmaz dizeleri... Ezbere yatkin olmayan bellegim, bir bicimde bu dizeleri yineler durur, en cok da umutsuz oldugum anlarda. Umutsuz olmak icin pek cok neden var, bilirsin...en son Virgina'da universite katliamina bu kadar uzulmus, o siralar dinledigim Blonde Redhead albumunu bir daha dinleyemez olmustum. Acidan kacmanin en kolay yolu, o siralar dinlenilen muziklerin rafa kaldirilmasidir sanirim...bir de esyalarin atilmasi, resimlerin yakilmasi. Simdi yine gectigimiz gunlerde Bombai'deki saldiri ve olen onca insan, rastladigim birkac resim o umutsuzlugu geri getirmis durumda. Kendi kendime yasadigim bireysel mutluluklar ya da mutsuzluklar bir trajedilerin yaninda onemsiz kaliveriyor...bir yandan da son gunlerde surekli dinledigim, guzel kis albumunu, Isobel Cambell ve Mark Lanegan'in Ballad of the Broken Seas'ini bir kenara birakmak istemiyorum.
Fazil Husnu, yasam bu kadar guzelken olmenin anlamsizligini belirtse de, bir yerlerde birileri oluyor, her olum erken olum oluyor...bir yandan da yasam tum bunlara hic aldirmadan devam ediyor.
Saturday, November 22, 2008
"Gibi yapmalar" cumhuriyeti
Bir suredir sevgili ailemin dogum gunum icin bana memleketten gonderdikleri Masumiyet Muzesini okuyorum yasadigim sehrin her bir koresinde. Sevdigim bir tatliyi yerken yavas yavas bitmemesini ister gibi kitabi azar azar ve yavas yavas okuyorum. Bir kac sayfa okuyup, kahvemden bir yudum aliyor, bir kahve evindeysem o anda etraftaki insanlari izliyor, mekandaki objeleri tek tek gozden geciriyorum. Masumiyet Muzesi'nde Orhan Pamuk'un her bir esyaya yukledigi anlami, her birinin tarihini ve yasamdaki izlerini ince ince isledigi gibi, etrafimdaki seyler ve insanlar bana o an gozlemlenmesi gereken pek muhim seylermis "gibi geliyor". Simdi kitabin 438. sayfasindayim ve yazarin bahsettigi "gibi yapma" durumu bir an aklima takildi ve kitabi koltugun uzerine koyup bir sure dusundum. Basimi sevirdigimde perdesi sonuna kadar acilmis balkon cami'ndan disarida azar azar yagan kari izledim biraz. Okudugum kitaplarda yazarin kullandigi dil, kitabi okudugum sure boyunca beni hep etkilemistir. Kitap bitene kadar o dilin etkisine kapilir, yasami bir kitabin kahramani gibi yasadigimi hayal ederim hep. Iste tam da o siralar kitaptaki ince betimlemeler benim gozlemlerimi etkiler, dunyaya ya yazarin ya da kitaptaki bir kahramanin gozlerinden bakiyormus hissine kapilirim. Simdi de bu yazida kullandigim dil, muhtemelen Orhan Pamuk'un benim uzerimdeki hakimiyetinin bir sonucudur. Zavalli bir okur oldugumu biliyor ve asil konuya geciyorum...gibi yapmalar...
Gibi yapma kulturu bizim ulkemizde, ozellikle geleneksel rituellerin moden yasamin beraberinde getirdigi davranis bicimleriyle catistigi topumlarda yaygin oldugunu dusunuyorum. Degerlerimizi korumaya calisirken bir yandan da bu yeni ve hizli yasamin yeni degerlerine ayak uydurmakta zorlaniyor gibiyiz. Saygi geregi dinlememeiz gerektigini biliyor, bir yandan da aklimiz baska yerde oldugu icin dinler gibi yapiyoruz. Orhan Pamuk muzenin 439. sayfasinda Fusun'un babasinin yaninda sigara icerken bir yandan da bunu saklama geregi hissettigini, sigarasini saklayarak ictigini ama herkesin bundan haberdar oldugunu bu gibi yapma kulturune ornek gosteriyor. Tipki anne babamiza soyledigimiz yalanlari herkesin bildigi halde, bilinmiyormus gibi yaptigimiz gibi. Sevmedigimiz halde seviyormus gibi yaptigimiz sevgililer gibi, begenmedigimiz halde iltifatlara bogdugumuz yemekler gibi, kavga etmek isteyip uslu cocugu oynadigimiz anlar gibi ya da kendimizin ne halt oldugunu bildigimiz halde baska bir insan oldugumuzu dusunmemiz gibi. Belki de bu "gibi yapmalar" yasami kolaylastiriyor, catismalari azaltiyor ve bize iyi geliyordur. Gibi yaparak sucluluk duygusundan ariniyor, kendimizi rahatlatiyoruzdur belki. "gibi yapmalar" cumhuriyetinde mutlu olmak icin baska secenegimiz yoktur belki de...
Gibi yapma kulturu bizim ulkemizde, ozellikle geleneksel rituellerin moden yasamin beraberinde getirdigi davranis bicimleriyle catistigi topumlarda yaygin oldugunu dusunuyorum. Degerlerimizi korumaya calisirken bir yandan da bu yeni ve hizli yasamin yeni degerlerine ayak uydurmakta zorlaniyor gibiyiz. Saygi geregi dinlememeiz gerektigini biliyor, bir yandan da aklimiz baska yerde oldugu icin dinler gibi yapiyoruz. Orhan Pamuk muzenin 439. sayfasinda Fusun'un babasinin yaninda sigara icerken bir yandan da bunu saklama geregi hissettigini, sigarasini saklayarak ictigini ama herkesin bundan haberdar oldugunu bu gibi yapma kulturune ornek gosteriyor. Tipki anne babamiza soyledigimiz yalanlari herkesin bildigi halde, bilinmiyormus gibi yaptigimiz gibi. Sevmedigimiz halde seviyormus gibi yaptigimiz sevgililer gibi, begenmedigimiz halde iltifatlara bogdugumuz yemekler gibi, kavga etmek isteyip uslu cocugu oynadigimiz anlar gibi ya da kendimizin ne halt oldugunu bildigimiz halde baska bir insan oldugumuzu dusunmemiz gibi. Belki de bu "gibi yapmalar" yasami kolaylastiriyor, catismalari azaltiyor ve bize iyi geliyordur. Gibi yaparak sucluluk duygusundan ariniyor, kendimizi rahatlatiyoruzdur belki. "gibi yapmalar" cumhuriyetinde mutlu olmak icin baska secenegimiz yoktur belki de...
Monday, November 17, 2008
Artvin, uzak memleket
Ilk ne zaman gittim tam animsamiyorum Artvin'e. Annemin memleketi olmasi sebebiyle gitmesek de gormesek de sik sik, hep bir bicimde Artvin yasamimizda onemli bir rol oynamistir. Ben de uzun yillar nereli oldugum soruldugunda isime geldiginde Artvinliyim derken, aslinda bunun ne kadar onemli oldugunu kavrayamiyordum belki de. Oysa her Artvin'li nerde yasarsa yasasin memleketini de beraberinde getirir, buyuk bir ozlemle yasar ve ne yapar ne eder bir sekilde kilometrecelerce yol katedip memlekete gider. Artvin, sehir merkezi Coruh nehrine bakan kayalarin uzerine kurulmus, sehir cevresi ise inisli cikisli tepelere, daglara ve yuksek yaylalara kadar yayilmistir. Birinci dunya savasi oncesinde pek cok Ermeni'nin yasadigi sehirde simdi Turkler cogunlukta olmak uzere, Gurculer, lazlar ve Hemsinliler yasamaktadir. Artvin kelimesi Ermenice kokenlidir olup orijinali Artavani "berekeli bolge" anlamina gelir. Osmanli Imparatorlugu doneminde Livane bolgesi diye de adlandirilan sehir ayrica Coroksi, Corok, Kollhis ya da Livane adlarini da almistir onceleri.
Annem Artvin'in Ardanuc ilcesi dogumludur. Cocuklugu yaylalarda, yayla evlerinde gecmis, artvin oyunlariyla dansetmis, cam sakizi toplamis o serin sularinin ve lezzetli donerlerinin tadini bir turlu unutamamistir. Memleket sozcugu belki de en cok Artvin'e yakisir. Memleket Artvinlilerin hala dillerde dolanan deyislerinde, sozcuklerde, aksanda, yaz icin yapilan planlarda, orada hala yasayan dedeler ve ninelerde ve "eve" olan ozlemde, tepilen horonlarda, agizlarda dolanan melodilerde surekli hissedilir. Ben de bir sekilde bana annemden bana miras kalan memleketi, Odtu'de basladigim Artvin halk oyunlariyla kesfettim. Artvin dogasinin, enerjisinin ve tezcanliligini en iyi anlatan dansidir sanirim bir de turkuleri.En iyisi bir cilveloy soylemek ve oynamak beraberinde, yaslisi, genci el ele, Artvin;'in tozlu topraklarinda, davul, zurna, tulum esliginde ya da cok uzaklarda Izmir'de bir evin bahcesinde bir Artvin halk oyunlari kaseti esligiyle.
indim Dere Irmağa (Hoy Nanay Da Cilveloy Nanay Da)
Zeytin Dalı Kırmağa (Hoy Nanay Da Cilveloy Nanay Da)
Geldim Seni Almağa (Hoy Nanay Da Cilveloy Nanay Da)
Başladın Ağlama (Hoy Nanay Da Cilveloy Nanay Da)
Nayda Nayda Nanay Da Hoy Nanay Da
Cilveloy Nanay Da

Artvin Ardanuc
Annem Artvin'in Ardanuc ilcesi dogumludur. Cocuklugu yaylalarda, yayla evlerinde gecmis, artvin oyunlariyla dansetmis, cam sakizi toplamis o serin sularinin ve lezzetli donerlerinin tadini bir turlu unutamamistir. Memleket sozcugu belki de en cok Artvin'e yakisir. Memleket Artvinlilerin hala dillerde dolanan deyislerinde, sozcuklerde, aksanda, yaz icin yapilan planlarda, orada hala yasayan dedeler ve ninelerde ve "eve" olan ozlemde, tepilen horonlarda, agizlarda dolanan melodilerde surekli hissedilir. Ben de bir sekilde bana annemden bana miras kalan memleketi, Odtu'de basladigim Artvin halk oyunlariyla kesfettim. Artvin dogasinin, enerjisinin ve tezcanliligini en iyi anlatan dansidir sanirim bir de turkuleri.En iyisi bir cilveloy soylemek ve oynamak beraberinde, yaslisi, genci el ele, Artvin;'in tozlu topraklarinda, davul, zurna, tulum esliginde ya da cok uzaklarda Izmir'de bir evin bahcesinde bir Artvin halk oyunlari kaseti esligiyle.
indim Dere Irmağa (Hoy Nanay Da Cilveloy Nanay Da)
Zeytin Dalı Kırmağa (Hoy Nanay Da Cilveloy Nanay Da)
Geldim Seni Almağa (Hoy Nanay Da Cilveloy Nanay Da)
Başladın Ağlama (Hoy Nanay Da Cilveloy Nanay Da)
Nayda Nayda Nanay Da Hoy Nanay Da
Cilveloy Nanay Da

Artvin Ardanuc
Subscribe to:
Posts (Atom)