Bir suredir sevgili ailemin dogum gunum icin bana memleketten gonderdikleri Masumiyet Muzesini okuyorum yasadigim sehrin her bir koresinde. Sevdigim bir tatliyi yerken yavas yavas bitmemesini ister gibi kitabi azar azar ve yavas yavas okuyorum. Bir kac sayfa okuyup, kahvemden bir yudum aliyor, bir kahve evindeysem o anda etraftaki insanlari izliyor, mekandaki objeleri tek tek gozden geciriyorum. Masumiyet Muzesi'nde Orhan Pamuk'un her bir esyaya yukledigi anlami, her birinin tarihini ve yasamdaki izlerini ince ince isledigi gibi, etrafimdaki seyler ve insanlar bana o an gozlemlenmesi gereken pek muhim seylermis "gibi geliyor". Simdi kitabin 438. sayfasindayim ve yazarin bahsettigi "gibi yapma" durumu bir an aklima takildi ve kitabi koltugun uzerine koyup bir sure dusundum. Basimi sevirdigimde perdesi sonuna kadar acilmis balkon cami'ndan disarida azar azar yagan kari izledim biraz. Okudugum kitaplarda yazarin kullandigi dil, kitabi okudugum sure boyunca beni hep etkilemistir. Kitap bitene kadar o dilin etkisine kapilir, yasami bir kitabin kahramani gibi yasadigimi hayal ederim hep. Iste tam da o siralar kitaptaki ince betimlemeler benim gozlemlerimi etkiler, dunyaya ya yazarin ya da kitaptaki bir kahramanin gozlerinden bakiyormus hissine kapilirim. Simdi de bu yazida kullandigim dil, muhtemelen Orhan Pamuk'un benim uzerimdeki hakimiyetinin bir sonucudur. Zavalli bir okur oldugumu biliyor ve asil konuya geciyorum...gibi yapmalar...
Gibi yapma kulturu bizim ulkemizde, ozellikle geleneksel rituellerin moden yasamin beraberinde getirdigi davranis bicimleriyle catistigi topumlarda yaygin oldugunu dusunuyorum. Degerlerimizi korumaya calisirken bir yandan da bu yeni ve hizli yasamin yeni degerlerine ayak uydurmakta zorlaniyor gibiyiz. Saygi geregi dinlememeiz gerektigini biliyor, bir yandan da aklimiz baska yerde oldugu icin dinler gibi yapiyoruz. Orhan Pamuk muzenin 439. sayfasinda Fusun'un babasinin yaninda sigara icerken bir yandan da bunu saklama geregi hissettigini, sigarasini saklayarak ictigini ama herkesin bundan haberdar oldugunu bu gibi yapma kulturune ornek gosteriyor. Tipki anne babamiza soyledigimiz yalanlari herkesin bildigi halde, bilinmiyormus gibi yaptigimiz gibi. Sevmedigimiz halde seviyormus gibi yaptigimiz sevgililer gibi, begenmedigimiz halde iltifatlara bogdugumuz yemekler gibi, kavga etmek isteyip uslu cocugu oynadigimiz anlar gibi ya da kendimizin ne halt oldugunu bildigimiz halde baska bir insan oldugumuzu dusunmemiz gibi. Belki de bu "gibi yapmalar" yasami kolaylastiriyor, catismalari azaltiyor ve bize iyi geliyordur. Gibi yaparak sucluluk duygusundan ariniyor, kendimizi rahatlatiyoruzdur belki. "gibi yapmalar" cumhuriyetinde mutlu olmak icin baska secenegimiz yoktur belki de...
Saturday, November 22, 2008
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
1 comment:
"gibi yapmalar" da kimseyi tanimam, herkesi ezer gecerim.
Insanin kendine yabancilasmasina neden olsa da cogu zaman, var faydalari da. Fayda degil de belki, olmasi gereken durumlar. Bazen "gibi yapmalardan" baska care kalmiyor. Belki sosyal cevremizle uyumumuzu bozmamak icin, veya ruh sagligimizi korumak icin kendiliginden gelistirdigimiz basit bir yontem. Anlamis gibi yapmalar, sevinmis gibi yapmalar ve en cok ta dinlemis gibi yapmalar...
muhim olan nokta nasil, ne kadar ve hangi durumlarda kullandigimiz. Derste hocayi kafayi sallayarak dinledigini gostermeye calisirken, gelen soruyla irkilme cabasi olabilir, dikkatli olmakra fayda var kardesim.
Post a Comment