Bilinmeyen bir zamanin haftasonunda baliga ciktiginda, omru hayati boyunca kendisini sabirli olmayi ogretecek hicbirsey olmadigini kavradi bir an. Hep sabirsizdi, hep aceleciydi. Bunu kavrayabilmesi icin 4 saat bir oltaya bakip, o anda oralardan sakin sakin gecen bir baligin oltanin ucunda kivranan kurdu istahla agzina ativermesini beklemesi gerekecekti. Sonra bir balik geldi, uzun bir bekleyisin ardindan, oltanin ucundaki kurtla oynasmaya basladi, basina geleceklerden habersiz. Olta sallandi, sallandi, hizla birden sudan cekiverdi, baligi yakalamis olmanin verdigi ozguvenle. Balik cirpinirken oltanin ucunda, yuregi sikisti...Yanindaki bay, oltanin ucunu sakin sakin cikardi baligin agzindan, bir opucuk kondurdu dudaklarina, sonra saliverdi gole yeniden. tum bu toreni izlemenin saskinligiyla bir an nefesi kesildi. sonra gunesin batisini kutlayan baliklarin oltasina bir bir takilmasini heyecanla izledi.
Jack Johnson da boyle beklemis iste asik oldugu dilberi...gelmemis, gelmemis, ehhh demis sonunda, her zaman seni bekleyemem boyle, her zaman senin aptal asigin olamam. Iyi ki sen degilim ben, oyle olsaydi bu kadar zalim olmazdim, cunku aski beklemek hic de kolay bir is degil.
Keske biz de bekledigimiz asigi yakaladigimizda, oltayi cikarip agzindan bir opucuk verip dudaklarina saliversek sulara...belki de kendisini su dolu kovamiza koyup daha sonra
1. ihtimal: evde balik izgara yapip afiyetle yemek
2. ihtimal: akvaryuma koyup seyretmek
daha kolay geliyordur. Kim bilir???
Buyrun efendim...Jack Johnson, Sitting, Waiting, Wishing....
Monday, November 09, 2009
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment