"Birgün güçlü bir zamk alırsın, eve gider, kitaplığını boşaltıp kitaplarını üst ste yere dize, sonra, her bir yığındakileri sırayla, teker teker alıp sayfalarını biribirine yapıştırırsın, yine stüste yere dizersin. Ertesi gün-zamk iyice kuruyunca-kitaplarını eski eyrlerine yerleştirirsin. Yine, aynı gün (ikinci, yani), daktilonun tuşlarını birer birer sökersin, bir torbaya doldurur, dışarı çıkar, torbayı sokaktaki çöp kutusuna atarsın. O akşam, bütün kalemlerini çalışma masanın üstüne dizersin, sonr, teker teker alıp, dünden kalan zamkla (büyük bir kutu olmalı) mürekkep haznelerini iyice doldurursun (gerekiyorsa; sökülmüyorlarsa, haznelerde küçük birer delik açabilirsin), yine, masaya dizersin-onların kurumaları iki gün sürer. Bu arada (üçüncü gün), evi iyice tarayarak, bütün kağıtları, defterleri, bloknotları, not kartlarını vb. (ajandalar dahil) toplarsın, çalışma odasında yere üstüste dizersin (farklı büyüklüktekilerle farklı yığınlar oluşturabilirsin). Sonra her birini birer birer alıp, bir makasla (çok keskin olmalı) her bir yaprağı ya da sayfayı ince şeritler halinde (1/4 cm kadar ende) keser, şeritleri masaya dizersin.-Bu iş de iki gününü alır. Dördüncü günün akşamı, gider sokak kapısını içeriden kilitler (evde senden başka kimse yoktur), anahtarı pencereden dışarıatarsın. Sonra, kitalıktan en sevdiğin üç kitabı seçer, alır, çalışma masanın üstüne koyar, iskemleye oturur, gözlüklerni takarsın. Şimdi okuyup yazmaya hazırsın."
Oruç Aruoba-de ki işte
Wednesday, November 02, 2005
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment